Konyaaltı Masaj Salonu Masöz Ceyda
Konyaaltı Masaj Salonu
Ağaçların arasında bir patika çizen ufak, kesici taşlardan başka hiçbir şey mevcut değildi dünyasında. Tam caymak üzereyken, içini garip bir duygu sardı: Sınırına ulaşmıştı, ama ötesinde bir boşluk uzanıyordu, kendi kendinin üzerinde salındığı, ne hissettiğini anlayamadığı bir boşluk. Tövbekarlar da aynısını mı duymuştu? Acının öbür ucunda, başka bir bilinç düzeyine açılan bir kapı bulunduğunu fark ediyordu, o bilincin içinde asla alt edemeyeceği zalim doğaya yer vardı sadece. Çevresinde ne var ise, hayale dönüştü: yarım yamalak aydınlatılmış park, karanlık göl, sessiz adam, yalınayak güç bela yürüdüğünü fark etmeden gezinen bir-iki çift.Konyaaltı Masaj Salonu
Konyaaltı Masaj Salonu
Soğuktan mıydı bu, yoksa ıstıraptan mı? Birden bedenini hissedemez oldu ve ne arzunun ne de korkunun var olduğu, yalnız esrarengiz -bunu nasıl adlandırabilirdi?-, esrarlı bir ‘huzur’la dolu bir ruh haline girdi. Acının sınırıyla onunki bir değildi; o daha öteye geçebilirdi. Sükunet içinde çile dolduran tüm insanlar geçti aklından. Konyaaltı Masaj Salonu Oysa kendisi, kendi acısını kışkırtıyordu – fakat artık bunun bir önemi yoktu, bedenin sınırlarını aşmıştı. Sadece ruh kalmıştı ona, sadece ‘ışık’ – bir zamanlar birilerinin aden diye adlandırdığı bir tür boşluk. Öyle acılar vardır ki, ancak onlardan daha yükseğe çıkabildiğimizde unutulurlar. Hatırladığı kadarıyla, ikinci sahnede Ralf Hart onu kollarına alıyordu. Ralf, ceketini çıkarıp Maria’nın omuzlarına koydu.
Soğuktan bayılabilirdi aslında, fakat önemsizdi bu: Maria memnundu, içinde vehamet yoktu – kazanmıştı. Bu insanın karşısında alçalmamıştı. Dakikalar saatler oldu. Maria onun kollarında uyumuş olmalıydı, çünkü uyandığında gece sürüyordu, ama kendisi bir odadaydı. Bir köşede bir televizyon duruyordu. Konyaaltı Masaj Salonu Başka aslabir şey yoktu. Beyaz, boş. Ralf, elinde sıcak bir çikolatayla yanma geldi. “Çok güzel,” dedi, “gelmek istediğin yerdesin.” “Çikolata değil, şarap isterim. Odamıza gitmek isterim, şömineyi, her yere yayılmış kitapları isterim.” ‘Odamız’ demişti. Aklından geçen bu değildi. Ayaklarına baktı; küçük bir kesik dışında, birkaç saat sonrasında kaybolacak kırmızılıklar. Biraz zorlanarak da olsa merdivenden inip şöminenin önüne, halının üzerine yayıldı.
Son yorumlar