Konyaaltı Masaj Salonu Masöz Çiğdem

Konyaaltı Masaj Salonu

Konyaaltı Masaj Salonu

Sırtını döndü bana. İnsan çok iyi tamdığmı sandığı insanoğluı hiçbir süre gerektiği şeklinde değerlendiremiyor. Ağabeyim, fazlaca etkileyici bir kavrayış kabiliyeti sergileyebilecek nitelikte bir adamdı. Birkaç saniye hiçbir şey düşünmemeye, yalnızca nefes almaya zorladım kendimi: basit zevklerimizden bazılarım süre zaman yine keşfetmesini bilmeliyiz. Sonra, yeniden Le Figaro’yu 6 çorba kaşığı taze krema. 500 gr. Paris mantan. Değirmenden çekilmiş tuz ve karabiber. Peksimet veya çavdar ekmeği. Ince kıyılmış frenkmaydanozu. Dana filetosunu temizleyip, yağlarını tümüyle çıkarın. Daha sonra çok ince dilimler halinde kesip, dövün. nBir cam tabağın altına  ilk fileto dilimini yerleştirin. Üstünü kıyılmış mantarlarla  örtün. Konyaaltı Masaj Salonu

 

Değirmenden çekilmiş tuz ve karabiber ekin. Birazcık limon suyu dökün. Üstüne ikinci bir dilim yerleştirerek mantan, tuzu, karabiberi, limon suyunu koyun. Et dilimleri bitinceye kadar bu işlemi sürdürün. Hazırladığınız eti kremayla kaplaym ve altı saat buzdolabında tutun. Servis yapacağınız vakit, bu karışımı peksimet ya da çavdar ekmeği dilimleri üzerine koyun, üzerine frenkmaydanozu serpin. Kendimi, servis yapılmaya hazır bir yiyecek gibi duyumsuyordum. Konyaaltı Masaj Salonu  Ayağa kalktım ve mektubu cebime koydum. Aynada, gri, kruvaze takım elbise giymiş, mavi kravat takmış, beyaz gömlekli, yüzündeki erkeksi çizgilerde kendine yaptığı itirafların izine rastlanmayan bir adam mektubu cebine koydu. Yalnızca giyimine kuşamına şöyle bir göz attı. Yüreğim duruluyor, tezgâhında yeniden bir şeyler dokumaya başlıyordu.

 

Daireye çıktım; kapı kapalıydı; vurdum, cevap veren olmadı. Hizmetçiyi çağırıp kapıyı açtırdım. Yatak, hâlâ yapılmamış olarak duruyordu. Yastığın üzerinde bir kâğıt parçası vardı: “Öyle anlar, öyle saatler vardır ki, insana yaşam boyu sürmüş mutluluk şeklinde gelir ve bu saatlerin arkasından yaşamın artık sürmemesi gerekir. Konyaaltı Masaj Salonu Duygusal, biliyorum, ek olarak çok da Brezilya’ya özgü bir fikir, ama senin bana verdiğin, sadece başka bir çağın gözyaşlarıyla atılatılabilir ve de Krallık döneminin sözcükleriyle; ve ben sana, hayatta hemen hemen saray şairlerinin olduğu bir çağdan sesleniyorum. Şimdiyse hayat artık bize egemen değil, kimse ondan bir mutluluk şarkısı benzer biçimde söz etmeye cesaret edemiyor. Şarkıcılarını yitirdi, saray şairlerini, rahiplerini, masalcıları-