Konyaaltı Mutlu Son
Konyaaltı Mutlu Son
Miranda’ya ulaşınca, eve geri geldiği için mutlu olduğuna nerede ise kendini inandıracaktı. Kendini, yeşil tarlaları, göllerin temiz havasını, Konyaaltı Mutlu Son köyün sakin temposunu ve erken yat erken kalk yaklaşımını özlediğini düşünmeye zorluyordu. Hiçbir zorunluluğu ve meydana getirecek Konyaaltı Mutlu Son aslabir şeyi olmaksızın öğlene kadar uyuyor ve her gece geç vakitlere kadar öfkeyle günlüğüne bir şeyler karalıyordu. Gelişinden iki gün sonrasında Olivia’dan bir mektup aldı.
Mektubu açarken Miranda gülümsedi – Olivia derhâl bir özlem mektubu yazacak kadar sabırsızdı. Miranda, mektubu okumadan önce bir yerlerde Turner’ın adını görebilmek umuduyla hızla bir göz attı ama ondan hiç söz edilmiyordu. Sasırsın mı rahatlasın mı kesin değildi, yine başa döndü ve okumaya başladı. Olivia’nın yazdığına göre onsuz Londra can sıkanymış. Meğer Miranda oradayken onun sosyeteye ilişkin alaysı gözlemlerinin ne kadar eğlendirici bulunduğunun bilincinde değilmiş. Yine ne süre gelecekmiş? Babası daha iyi miymiş?
Konyaaltı Mutlu Son
Değilse bile minimumından iyileşiyor muymuş? Miranda bu cümleleri vicdanı sızlayarak okudu. Babası aşağı kattaki çalışma odasında, Konyaaltı Mutlu Son çok zinde bir halde elyazmaları üzerinde çalışıyordu. Miranda derin bir iç çekerek vicdanını bir kenara koydu ve Olivia’nın mektubunu katladıktan sonrasında masasının çekmecesine yerleştirdi.
Gerçek dışıın her süre günah olmadığına karar verdi. Şüphesiz, Londra’dan kaçmak için ne yapsa haklıydı, çünkü orada kalsaydı tek yapabileceği öylece oturup Turner’ın oraya ne vakit yolunun düşeceğini beklemek ve ümit etmek olacaktı. Taşrada da tek yaptığı şey oturup onu düşünmekti. Bir akşam, kendini günlüğünde Turner’ın adının günde kaç kez geçtiğini saymaya zorladı. Bıkkınlık vericiydi, tam otuz yedi kez. Anlaşılan o ki, taşraya gelmek de zihninin rahatlamasını sağlayamamıştı. Aradan daha iki hafta geçmemişti ki, beklenmedik bir biçimde Olivia çıkageldi. “Livvy, ne işin var senin burada?” diye sordu Miranda, arkadaşının beklediği konuk salonuna doğru koşarken. “Birisine mi bir şey oldu?” ” Bir mesele mu var?” “aslabir şey yok, ” diye yanıtladı Olivia.
Son yorumlar